SERCAN AYGÜL’ÜN SEYİR DEFTERİ’NDEN ”MARDİN” NOTLARI !!!

65051_10151881582632287_986913754_n

Seyir Defterinden Notlar -”Mardin”

                 İtiraf etmeliyim ki,plansız yapılan seyahatler bir çok kötü sürprize açık olsa da şansınız yaver giderse muhteşem bir seyahat yapmanız mümkün.Benim bu seyahat öncesi ve sonrası en büyük kazanımım bir kaç arkadaşımın da önerisi ile Couchsurfing sitesi ile tanışmam oldu.Yolculuğa çıkmadan önceki tek hazırlığım bu site üzerinden çeşitli illerde yaşayan kullanıcılarla iletişim kurmak ve onların beni misafir etmeleri konusunda ricada bulunmak oldu.Toplamda 7 günlük seyahatimde 7 il gezeceğimi düşünürsek benim için konaklama işin en önemli kısmı idi.Buraya kadar seyahatin konaklama kısmı sadece ekonomik olarak avantajlı görünse de aslında paylaşacağım anılarımda gittiğiniz yerde oraya bilen bir kişinin olması dostluklar kurmak,bir çok gezilecek kültürel ve tarihi yer konusunda size inanılmaz yararlar sağlıyor.
Gezi Planım içerisinde;İstanbul -Mardin uçakla ve sonra karayolu ile Diyarbakır-Şanlıurfa-Gaziantep-Antakya-Mersin ve Adana’yı gezmek ardından Adana üzerinden uçakla İstanbul’a dönmek var.

 

1374067_10151881554892287_1144152489_n
1.Gün-13:00
                 Yıllardır aklımda olan fakat hem iş hemde kendi ürettiğim bahaneler yüzünden bir türlü fırsat bulamadığım Güney Doğu Anadolu turuna nihayet 11 Eylül günü İstanbul-Mardin uçağına binerek başlıyorum.Saat 15:00 civarı ve Mardin’e indiğimde yaklaşık 35 derece çok sıcak bir hava merhaba diyor bana.Mardin Havaalanı Kızıltepe-
Yenişehir-Eski Mardin arasında kalıyor.Gezilecek tarihi ve kültürel yerlerin Eski Mardin’de olduğunu ve oraya gitmem gerektiğini bildiğimden Havaalanı çıkışında gelen yolcuları karşılayan beyaz bir Ford Transit minibüse binip 13 km kadar gittikten sonra Eski Mardin denilen Mardin’in tepesine kurulmuş ağırlıklı olarak Süryani yerleşiminin bulunduğu küçük ve neredeyse tamamı taş yapılardan oluşan harika bir yere varıyorum.

1208983_10151881566872287_736475354_n

   
              Sırtımdaki 15 kilo yüklü çantama rağmen,nereye gideceğimide bilmeden karşıma çıkan Ömer’e buralarda nereye gidebilirim diye soruyorum,beni alıp 90 yaşlarında Nasra adında muhteşem el işlemeleri yapan zanaatkar bir teyze ile tanıştırıyor.İnanışa göre,çok eski zamanlara ait din alimlerini,bitkisel iksirleri ve mucizevi durumları muhteşem el becerisi ile resmediyor.Hayranlıkla Nasra’nın yanından ayrılıp,Ömer’den çeşitli öneriler aldıktan sonra hava kararmadan önce Kasımiye Medresesi’ne uzunca bir yokuşu inip varıyorum.Artuklular döneminde yapımına başlanan bu medrese görkemli ve muhteşem bir mimariye sahip ancak en çok ilgimi çeken şey ise medresenin tam ortasında yer alan ”Suyun” sırasıyla,dar bir kanaldan geçerek daha büyük bir havuzda toplanıp ardından tekrar bir ince kanaldan akıp kocaman bir havuzda toplanması idi.Sorduğumda ise inanışa göre suyun döküldüğü yer doğumu sonra genişçe havuz çocukluk ve gençlik dönemini ardından suyun düştüğü kanalın olgunluk ve yaşlılık dönemini,son olarak suyun toplandığı büyük havuz ise ölümü ve ölümden sonrasını ifade etmekte imiş.

1381538_10151881525272287_276534470_n

               Medrese’den çıktığım anda aklımda bulunan tek şey yokuşu tekrar nasıl çıkabileceğim sorusu iken gördüğüm aracı resmen zorla durdurup beni yukarıya kadar bırakmasını rica ettiğimde,Yusuf hiç kırmadan hatta yolunu değiştirerek Eski Mardin’in merkezine bırakıyor beni. Mardin’in geleneksel sokaklarındaki kemerli geçitlere Abbara deniyormuş,buralardan geçerek çarşı içinde yer alan ve 11.yy’da yapıldığı söylenen Ulu Camii’ye varıyor,bir güzel tavaf ediyorum içerisini.Couchsurf üzerinden tanıştığım ve evinde kalacağım Şeyhmus ile haberleşip buluşuyoruz.Bana o bölgenin meşhur ve enfes Mardin Kebabından yediriyor ardından yediklerimizi sindirmek için Eski Mardin’de yer alan Leylan Kafe’ye yürüyor burada soluklanmak için bir çay molası veriyoruz.Bu cafenin özelliği de neredeyse bölgede tek kitap satan ve çok meşhur el yapımı Süryani şarapları bulabileceğiniz muhteşem bir yer olması.Kafede çalışanların misafirperverliği ve hoş sohbetinin ardından Şeyhmus’un hediye ettiği kitabı ve Süryani Şarabımı alıp evimize dönüyoruz.

 

1385038_10151881551932287_927433206_n              
Şeyhmus çok hoş sohbet,dönüşyolunda konuşurken tam bir Aziz Nesin hikayesini dinliyorum Şeyhmus’dan.Eski Mardin’de sokak araları çok dar ve araç giremediği için oralarda yaşayanlar çöplerini kapı önlerine çıkarıyor,çöpleri de eşekler yardımı ile görevliler topluyormuş.Eşekler belediye personeli sayılıp maaş alıyor ve belirli bir süre sonunda emekli olup tazminat alarak yaşlılıklarının keyfini çıkarıyorlarmış:) Hakikaten çok entresan ama gerçek.Şeyhmus da çevre mühendisi olduğundan bu konuda çeşitli projeler geliştirmiş.Umarım en kısa sürede bu eşekli çöp toplama sistemi son bulur.İyice yorulduktan sonra eve varıyor ertesi gün için gezilecek yerler konusunda tüyolar alıyor ve uykuya dalıyorum.

1377590_10151881573507287_835076411_n

 

2.Gün Mardin-07:30
               Yaklaşık 4 saatlik bir uyku ile zaman kaybetmemek için yolaçıkıyorum.Mardin’de çok görülecek yer var fakat dağınık olduğundan araçsız ve kısa sürede gezmek çok zor.Bu nedenle motor kiralamak için Kızıltepe’ye gidiyorum.Hiçbir yerde motor kiralayamayacağımı anlayıp bir an önce güzergah belirlemek için tekrar Eski Mardin’e geliyor ve öncelikle Mardin’e özgü Bıttım sabununu,Mırra(Acı Kahve) ve dibek kahvesi denen özel bir kahveyi alıp çantama koyuyorum.Telkari(Özel bir gümüş işleme sanatı) ve çinicilik çok yaygın burada. Zaman hızla geçerken aracım olmadığından Diyarbakır’a gitmeden önce iki alternatif var önümde.Birincisi,Deyrulzafarân Manastırı ve Dara Antik kentini ziyaret edip ilçe otogarından yola çıkmak.İkincisi de Midyat üzerinden Hasankeyf’e gitmek ve ardından Batman’a geçip oradan da Diyarbakır’a varmak.Ama hepsinden önce Kırklar Kilisesi,Sabancı Müzesi ve Mardin müzesini bir güzel geziyorum.

561565_10151881577732287_745230827_n

               Mardin Müzesinde ben gibi yabancı olduğu belli ve yine ben gibi İstanbul’dan geldiğini öğreneceğim şimdi samimi dostum olan Rıdvan ile tanışıyoruz.10 dakikalık sohbet sonunda onunda Diyarbakır’a döneceğini ve Midyat üzerinden geçeceğini öğrenince benimde yol haritam belli oluyor.Dara’yı çok merak ederek ve aklımın bir köşesinde bırakarak Birlikte Midyat’a doğru yola çıkıyoruz.İner inmez vaktimizde dar olduğundan Mor Barsavmo kilisesine gidiyoruz öncelikle.Hala aktif ve yaklaşık 25-30 civarında çocuk görünce içeride şaşırıyor fakat hemen kaynaşıyoruz onlarla.Tarih kokan ve görkemli bir yapı.Kilise de tanıştığımız aslen oralı fakat yıllardır Almanya’da yaşayan ve sırf kendi kültürel mirasına sahip çıkmak için orada bulunan Edip abi bize 2 saatlik süre boyunca gönüllü rehberlik ediyor,bir çok bilgi veriyor ve heryeri bize gezdiriyor.Konuk evini de gezdikten sonra Edip abiye teşekkür ediyor ve daha da geç kalmadan Batman’ın ilçesi Hasankeyf’e doğru yola çıkıyoruz.

1238263_10151881580947287_1507570488_n

              Görür görmez sizi büyüleyen,iki yakasını Dicle nehrinin ayırdığı,yaklaşık 10.000 yıllık geçmişi olan muhteşem bir yer Hasankeyf.Hava kararmak üzere olduğundan hemen tepedeki mağaraya çıkıp,bu eşsiz manzarayı bir de kuşbakışı izlemek istiyoruz.Eşsiz bir güzellik olan Hasankeyf’i Ilısu Barajı sular altında bırakmadan önce mutlaka gidin,görün.Havanın da iyice kararması ile ayrı bir güzelliğe bürünen Hasankeyf’ten ayrılırken aklımızı burada bırakıp önce Batman otogara ardından da Diyarbakır’a varıyoruz.Rıdvan’la sabah buluşmak üzere sözleşip ayrılıyor,Couchsurf üzerinden irtibat kurduğum Murat’ın yanına varıyorum ve böylelikle Diyarbakır turu başlamış oluyor.

1374105_10151881584772287_1963418613_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir