RAKI BURADA ADABIYLA İÇİLİR
ÇİLİNGİR SOFRASI TÜM SADELİĞİYLE ARZ-I ENDAM EDER
1895’te kurulduğunda demiryolları işçileri gelirmiş
O zamanlar işçiler Yedikule sakinleri günün yorgunluğunu burada atarlarmış
Üstelik bu semt sanki bir Nişantaşı gibiymiş
İşte bize anlatılan o İstanbul’un hastasıyız.
O dönemde bu mekanı Rum bir meyhaneci işletirmiş
Sonrasında 1948’te Arif Beyin babası devralmış
10 YAŞINDAN BERİ ANASON KOKUSUYLA GEÇEN BİR ÖMÜR
Arif Bey 10 yaşından beri Safa Meyhanesi’nde
Kültür İstanbul olarak tarih kokan mekanları çok seviyoruz.
Ve onlara pozitif ayrımcılık yapıyoruz.
Aslında buna da gerek yok.
Çünkü azıcık araştırma ile bile yolumuz bu mekanlara çıkıyor.
Yııllar geçmiş ama o yaşanmışlık hissini size yaşatan bir mekan burası
Duvarlarında dizillmiş Kulüp Rakısı vardır
İSTANBUL ; SENİ BÖYLE ZAMANLARDA SEVİYORUM
Bu Safa’nın binası Osmanlı döneminde uzun yıllar İmrahorlar (Ahır beyi, padişahın at bakıcısı) tarafından kullanılmış.Dış cephenin tuğla örgüsü korunmuş. İçeriye adım attığınız anda, yüksek ahşap tavanı ve tam ortadan sarkan gösterişli avizesiyle hem kişilikli hem de geleneği olan bir yere geldiğinizi anlıyorsunuz. Ortada, mekânı boydan boya kat eden upuzun bir masa var.Bu kaotik kentte Samatya’nın ruhunu koruyan semt havasında içmek mümkündür burada
Esnaflığın tüm kuralları geçerlidir bu demlenme noktasında
Balık zamanındaysa sunulur ; mezelerin hakkı verilir
Ve şimdi biz bu rakı sığınağına bir müdavimiyle ; Vefa Zat ile gidiyoruz.
Keşke Aydın Boysan ve Selim İlerei’de olsaydı
Bakın görün ne güzel bir haber çıkacak bu ziyaretimizden
Bizi bekleyin
Vefa Zat ; nevi şahsına münhasır zat !