“Zamanımızın lâneti bu: deliler gösteriyor körlere yolu. ”
Sevgisini bağıra çağıra anlatmıyor diye sevgisiz diyemezsiniz kimseye.
"Sen mutluluk veren bir ruhsun.."
Ağlayın, inleyin, uluyun, haykırın!
Sizler taştan yapılmış insanlarsınız.
Sana beddua etmeyeceğim.
Ne de olsa, sen benim canım, kanım, kızımsın,
Yoo hayır, daha doğrusu, bedenime musallat olmuş,
Benim demek zorunda kaldığım bir hastalıksın.
Sen bozulmuş kanımın dışa vuran yarası,
Baş vermiş çıbanısın.
Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.
Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz.
Yarına kalacaksa bugün olmaz.
Bütün mesele hazır olmakta.”
Shakespeare’nin Kral Lear oyunundan sadece birkaç akılda kalıcı alıntılar…
Kral Lear, 1600’lı yıllarda yazılmış olsa da konusu zaman ve mekandan tamamen soyut. Onu zamansız yapan ise konuyu işleme biçimi,anlatım,aktarma gücü…
Kral Lear, daha önce birçok kez farklı oyuncular ve farklı rejiler ile derlenmiş bir oyun. Onlarda mutlaka güzeldir fakat bizim kalemimiz Oyun Atölyesi ve onun başarısını yazacak.
Hadi biraz ‘sanat’ konuşalım. Dilimiz döndüğünce de methiyeler sıralayalım bu hak eden oyunumuza.
Dünyaca ünlü drama yazarı olarak kabul edilen İngiliz şair, oyun yazarı William Shakespeare’in yazdığı, Haluk Bilginer’in çevirisini yaptığı, Kral Lear oyunu 2 yıldır sahnede dolu dizgin devam etmekte. Öyle dolu derken ikileme olsun da anlatımı kuvvetlendirsin diye söylenmiş aleladele bir söz değil bu. Oyun harbiden her etkinliğini DOLU hatta tıka basa dolu şekilde oynuyor.
Tabi hal böyle olunca biz de bilet bulmak için epey uğraştık. Biletler online satışlarda ve gişe satışlarında satışa çıktığı andan kısa süre sonra bittiğini öğrenince 1 ay sonrasına biletlerimizi ayırtıp koltuğumuza heyecanla yaslandık. Biraz bilet bulmanın biraz da oyunun merakı ve heyecanı ile…
Hikaye, İngiltere Kralı Lear'ın, yaşlandığı için topraklarını üç kızı arasında paylaştırmaya karar vermesi ve bu paylaşımın eşit olması için kızlarının kendisini ne kadar sevdiklerini söylemelerini istemesiyle başlar. Nankörlük, ihanet, güç, dürüstlük gibi kavramların sorgulandığı Shakespeare'in ölümsüz eserinde, iktidarın vahşiliği ve iktidarın kendisiyken mağduruna dönüşen insan anlatılıyor.
Günümüze uyarlanmış oyunda, mizah da dram dediğimiz o duygu ve yoğunlukları da metnin içine öyle güzel yerleştirilmiş ki Shakespeare diline yakışır ama aynı zamanda günümüz toplumunun içinden bir oyun gibi işlenmiş. Mütevazi sahne de öyle güzel ayrıntılar göze çarpıyordu ki profesyonellik dediğimiz o kavramı her sahnede hissettik. Sahne dekoru sadeliğe rağmen öyle güzel kurgulanmış ve kullanılmış ki sadece sahne bile kendi başına alkışı hak ediyor. Peki ya sahne arkasındakiler !!! O ışıklandırma o ses ve hepsinin birbirleriyle uyumu. Burada şunu anlıyoruz ki bu uyumu ortaya çıkartmak için müthiş bir emek inanılmaz bir gayret ve çalışma mevcut. Peki ya oyuncuların birden fazla rolde olması her sahne geçişlerinde bu rolleri birbirlerine karıştırmadan bize yaşatması ve hissettirmesine ne demeli. Ve yine sahne geçişlerinde her oyuncunun aynı zamanda sahne dekorlarını hep bir elden kurmaları ve bunu tiyatral halde yine bize sunmaları… Güldük,ağladık,şaşırdık,üzüldük,düşündük. Kısacası baştan sona şahane bir iş/işçilik izledik. Mükemmel oyunculuklara, performanslara tanıklık ettik.
Oyun Atölyesi sahnesinde 2 PERDE ara ile birlikte 140 dk süren oyunun başlaması ile bitmesi bir oldu dersek abartmış olmayız. İzledik hatta sadece izlemedik oyunu resmen döneminde yaşadık. Mizah sahnelerinde güldürürken düşündürdü, dram sahnelerinde ise içsel yolculuğumuzda duygusal anılar yaşattı. 2 perdelik oyunun ardından salonu dolduran izleyiciler, Haluk Bilginer ve ekibini dakikalarca ayakta alkışladı.
Usta oyuncu Haluk Bilginer’in Kral Lear olarak seyirciyle buluştuğu oyunda Berfu Öngören, Melike Güner, Nazlı Bulum, Arif Pişkin, Deniz Celiloğlu, Kaan Turgut, Onur Özaydın, Sertan Müsellim, Efe Tunçer ve Hüseyin Sevimli’den oluşan başarılı oyuncu kadrosu izleyenlerden tam not aldı.